Fed'e Neden Güvenmemelisiniz?

Fed'e Neden Güvenmemelisiniz?

Piyasalar, 2017 için kademeli olarak 3 defa faiz artırımı yapacağının sinyalini vererek paranın yönünü belirleyen Fed'in güvenilirliğini sorguluyor.

 


Aralık ayında politika faiz oranını 25 baz puan artırıp, 2017 için faiz artırımı beklentisini 2’den 3’e çıkaran Fed, yırtıcı tutumuyla küresel piyasalara yön vererek gelişmekte olan ülke piyasalarından sermaye çıkışının artmasına ve bu ülkelerin para birimlerinin dolar karşısında ciddi kayıplar yaşamasına sebep olmuştu. Peki ya 4 Ocak’taki toplantıda da hızlı ekonomik büyüme beklentilerini tekrarlayan Fed’e piyasalar ne derece güvenmeli?

 


Fed’in daha önce de verdiği sözleri yerine getirmediğini belirterek, sicilinin temiz olmadığını söyleyebiliriz. Hatta Fed 2009’dan beri birkaç faiz artırımının da yardımıyla ABD ekonomisinin şahlanacağını öngörmesiyle 7 yıldır aynı hatayı yaptığı söylenebilir. Bu süre zarfında, yani 2008 finansal krizinden beri gerçekleştirilen faiz artırımının sayısı ise yalnızca iki. Üstelik henüz kredibilitesini artırmasını sağlayan bir gelişmenin de olmadığını söylemek mümkün.



Fed’in öngörülerinin bir türlü gerçekleşmemesinin sebeplerine bakıldığında, ilk olarak bankanın küresel gelişmeleri yeterince dikkate almadığını ve öngörülerini küresel gelişmelerin etkisinde revize etmediği söylenebilir. 2010’da Yunanistan’ın yaşadığı ödeme sorunu, 2011’de İtalya’daki borç krizi ve Berlusconi’nin istifasıyla değişen siyasi düzen ve 2015’te Fed’in faiz artırımının ardından kargaşaya sürüklenen Çin piyasaları Fed’in beklentilerini karşılayamamasına sebep olan küresel etkenlerden yalnızca birkaçı.


Fed’in agresif tutumunun uluslararası finans teorileri tarafından da desteklenmediğini söyleyebiliriz. Gelişmiş ülkeler genelinde sıfır veya negatif faiz oranları uygulanırken, Fed’in, doların fiyatını keskin bir şekilde yükseltmeden faiz artırımı yapabilmesi mümkün gözükmüyor. Kaldı ki Trump’ın da doları daha fazla değerlendirmek istemediği biliniyor.



Eylül 2016’yla sonlanan 12 aylık periyot içerisinde Euro bölgesinden çıkan 560 milyar dolar, Euro uygulamasına geçilen 1999 yılının Ocak ayından beri gerçekleşen en büyük sermaye çıkışı. Fed’in faiz artırması halinde artacak olan nakit çıkışları, bölge ekonomisinin toparlanmasını yavaşlatacak, doları daha da güçlendirecek ve ABD ihracatını küçülterek hem Euro bölgesi ülkelerine hem ABD’ye zarar verecektir.



Dünya üretiminin yaklaşık yarısını gerçekleştiren gelişmekte olan ülke ekonomileri de Trump’ın seçilmesi ve Fed’in agresif tutumuyla olumsuz etkilenmeye başladı. Hızlı büyümeyi sağlamak adına ihracata bağımlı olan bu ülkelerin sermaye çıkışını yavaşlatmak için merkez bankalarının ve hükümetlerinin aldığı ve alacağı önlemlerle üretimlerinin düşeceğini öngörmek de oldukça basit.



ABD’nin en büyük ihracatçısı Çin’de ise durum daha farklı. 2015’te de olduğu gibi Fed faiz oranlarının artmasıyla büyüyen sermaye çıkışlarının önüne geçmek için önlem alan Çin Halk Bankası, offshore Yuan faiz oranlarını yüzde 100’e çıkararak, Yuan’ın değer kazanmasına sebep oldu. Ancak bu politikanın sürdürülebilir olmadığını söylemek lazım, zira Çin’in ekonomik büyümesini önemli derecede yavaşlatacaktır.



Yellen’ın geçen sene de olduğu gibi, Avrupa ve Çin’in ekonomilerindeki zayıflığa bağlı olarak yavaşlayan küresel ekonomi ve küresel ticareti öne sürerek tek bir faiz artırımıyla yetinmesi muhtemel gözüküyor. 

ÜCRETSİZ DEMO HESAP AÇIN !

Paylaşmış olduğunuz kişisel verilerinizin sadece sizinle irtibat kurmak için kullanılacak olup kişisel verilerin işlenmesine ilişkin daha detaylı bilgi almak için "Kişisel Verilerin İşlenmesine İlişkin Aydınlatma Metni" okuyunuz

Online hesap aç